Sunday, November 05, 2006

Müzikli ibadet


Yerli yabancı turistlerin ilgiyle izlediği sema, aslında gösteriden çok Mevlevilerin ibadeti. Çile eğitimiyle işe başlıyorlar, müzik ve güzel sanatlarla devam ediyorlar.

Mevlana'nın oğlu Sultan Veled tarafından, Mevlana'nın düşünceleri çerçevesinde kuruldu. Ancak Mevlana'nın, tarikatlara özgü kurallara uymadığı, kendisine bağlananlar için özel kurallar koymadığı biliniyor. Sözgelimi kendisine bağlananlar için ne bir giriş töreni düzenler, ne de belli bir zikir öngörür. Diğer tarikatlar gibi özel giysilerle ayrılma yoluna da gitmemiş. Bilinen başlıca uygulaması müridliğe kabul edilenlerin saç, sakal, bıyık ve kaşlarından birkaç kıl kesilmesi, kendisine halifelik verilenlere bugün hırka denilen geniş kollu, yakasız, önü açık bir giysi olan ferace giydirilmesi, halkı aydınlatma görevini simgelemek üzere de bir çerağ verilmesiydi. Mevlevilik'in başlıca kurallarından birisi olan sema da yalnızca aşk ve cezbe için yardımcı bir ögeydi. Ancak oğlu Sultan Veled, halifeliği döneminde Mevlana'nın düşüncelerine temel olarak Mevleviliği kendine özgü kuralları, törenleri olan bir tarikat durumuna getirdi. Mevlana'dan boşalan koltuğa, Mesnevi'nin yazılmasına da sebep olan Hüsameddin Çelebi otursa da, Çelebi Sultan Veled'in fikirleri doğrultusunda hareket etti. 11 yıl sonra Hüsameddin Çelebi'nin ölümüyle, posta bu kez 58 yaşındaki Sultan Veled oturdu. Sultan Veled'in 28 yıllık döneminde, müritler arttı, sema, müzik ve Mesnevihanlık usulleri belli bir düzene sokularak kurumsallaşmanın temelleri atıldı. Konya'dan Anadolu'ya yayılan Mevlevilik, en büyük desteği Mevlana'nın torunu Mutahhara Hatun'un kızı Devlet Hatun'un oğlu olan Yıldırım Beyazıd verdi. Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman'ın da doğuya sefere çıktıklarında mutlaka Mevlevi Asitanesi'ne uğradıkları belirtiliyor. Osmanlılar döneminde Türkiye'de en yaygın tarikatlardan birisi olan Mevleviliğin faaliyetine, diğer tarikatlarla birlikte, 13 Eylül 1925 tarihli bir kanunla son verildi. Faaliyetini bir süre Şam'da sürdürmeyi denediyse de başarılı olamadı.Ancak 1926'da Konya'daki merkez tekke ve Mevlana türbesi müze olarak yeniden açıldı.

ÖNCE ÇİLE EĞİTİMİ
Mevlevmânevbir eğitim sistemi olarak targiren nevniyâzları binbir gün süren "çile" denilen bir eğitimden geçiyordu. Çile şöyle uygulanıyordu: Mevlevolmaya karar veren kişi gençse, ailesinin rızâsı alınırdı. Kendisine bu yolun güçlükleri anlatılır, ısrâr eder ve kabûl olunursa "matbah" denilen eğitim bölümünde, kapıdan girince hemen sol tarafta, kapı dibinde bulunan postta üç gün oturtulurdu. Bu üç gün içinde iki diz üstünde başı eğik olarak oturan aday, orada yapılan işleri seyreder, mecburiyet olmadıkça konuşmaz, mecbur olmadıkça posttan kalkıp bir yere gidemezdi. Üç gün sonra huzura çıkar, kararında durduğunu söylerse, geldiği elbiseyle on sekiz gün getir-götür işlerine bakardı. On sekiz günün sonunda ona artık mevlevözel kıyafetleri giydirilir ve çilesi başlamış olurdu. Çile esnasında ortalığı silip süpürmek, odun getirmek, alış-veriş yapmak, çamaşır yıkamak gibi günlük işleri yapmaktan başka mutlaka sema meşk eder, mesnevokur, kâbiliyeti varsa ney üflemek, kudüm vurmak, ayin okumak gibi musiki sanatı ile veya hat, tezhminyatür gibi diğer güzel sanatlarla ilgilenirdi. Meşklere, çilesini doldurmuş, hücre sahibi olmuş "dede" ler nezaret ederdi. Mevlana ve tarikat mensupları ibadetlerine müzik de eklemişlerdir. Müzik ile ruhların göklere yükseldiği ve cennetin kapılarının sesini ve melodisini duyabildiklerine inanılır. Bugün, Konya'daki Mevlana türbesi ve semah, yerli ve yabancı turistler tarafından yoğun ilgiyle izleniyor. Özellikle Konya'daki Şeb-i Aruz törenleri, her yıl binlerce kişi tarafından izleniyor. Gösteriden çok bir tür ibadet olan sema, kendinden geçerek Allah'a ulaşma çabası.

0 Comments:

Post a Comment

<< Home